71 Evler, 26080 Odunpazarı/Eskişehir
71 Evler, 26080 Odunpazarı/Eskişehir
3.11.2024 17:57:27
Minber, camilerde cuma ve bayram namazlarında hatibin üzerine çıkarak hutbe okuduğu basamaklı bir mimari unsurdur. Sözlükte “yükselme; yükseltme” anlamlarındaki nebr kökünden türeyen minber kelimesi, “kademe kademe yükselerek çıkılan yer” anlamında kullanılmaktadır. Genelde camilerde hatibin hutbe okurken daha iyi görülmek ve sesini daha iyi duyurmak üzere çıktığı basamaklı mimari unsuru ifade eder; bazen de kürsü, koltuk, taht gibi unsurları karşılamak için kullanılır.
Hassân b. Sâbit’in müşrikleri hicvetmesi için Mescid-i Nebevî’de geçici olarak kurulan kürsüye minber deniliyordu (Müsned, VI, 72; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 87). Hz. Peygamber, cennet ehlinin oturacağı nurdan (Müsned, V, 236, 237, 239; Tirmizî, “Zühd”, 53) ve altın ile gümüşten yapılıp inci ve kıymetli taşlarla süslenmiş (İbn Mâce, “Zühd”, 39; Tirmizî, “Ṣıfatü’l-cenne”, 15) minberlerden söz eder ki kelime burada “taht” veya “koltuk” anlamındadır. Rivayete göre ilk defa minber kullanan kişi Hz. İbrâhim’dir.
Önceleri bir hurma kütüğüne yaslanarak konuşan Hz. Peygamber için hicretin 7 (628) veya 8. yılında ılgın ağacından iki basamak ve bir oturma yerinden (mak‘ad) ibaret bir minber yapılmıştır. Yaklaşık 1 m yüksekliğindeki bu minberin oturma yerinin ön taraf köşelerinde muhtemelen uçları topuzlu iki dikme bulunuyordu; sade bir işçiliğe sahipti.
Hz. Ebû Bekir halife olunca Resûl-i Ekrem’e hürmeten minberin ikinci basamağına, Hz. Ömer birinci basamağına, Hz. Osman ise altı yıl birinci basamağına ve ardından mak‘adına oturmuştur. Resûlullah’ın minberi asâsı ile birlikte “ûdân” adıyla anılır. Daha önce Muâviye b. Ebû Süfyân da minberi hâkimiyetini güçlendirmek amacıyla Şam’a taşımak istemiştir.
Mescid-i Nebevî’den sonra ilk minber Mısır’da Amr b. Âs Camii’ne konulmuş, ancak bunu duyan Hz. Ömer, minberi kaldırmasını ve müslümanlara önlerinde ayakta durarak hitap etmesini istemiştir. Hulefâ-yi Râşidîn dönemi sona ermeden ve özellikle Emevîler devrinde yerleşim merkezlerinin önemi cuma mescidi ve minberinin olmasıyla ifade ediliyordu.
Abbâsî Halifesi Mehdî-Billâh, eyaletlerdeki bütün minberlerin üç basamaklı olmasını emretmiştir. Ancak ondan sonra çoğunlukla ahşaptan dokuz basamaklı minberlerin yapıldığı ve İslâm dünyasında bu sayının on yediye kadar çıktığı bilinmektedir.
Fâtımîler döneminde minber, kapı, gövde ve üstü kapalı sahanlık (köşk) kısmıyla standart bir şekil almaya başlamıştır. Fâtımî döneminden kalan önemli minber örneklerinden biri, 484 (1091) tarihli, Hz. Hüseyin’in başının bulunduğu söylenen Askalân Ulucamii için yapılmış minberdir.
Memlükler döneminde minberlerde kündekârî ve kakma teknikleri kullanılmıştır. Örneğin, İbn Tolun Camii’ndeki Sultan Lâçin minberi zengin yıldız süslemelere sahiptir. Memlük minberlerinin en parlak devri Kahire’de XV. yüzyıla rastlamaktadır. Bu dönemde yapılan minberlerin görünümünde esaslı bir değişiklik olmayıp ayrıntılarda farklılıklar görülür.
Endülüs sanatının genel özellikleri göz önüne alındığında, burada sanatkârane işlenmiş birçok minberin imal edildiği düşünülmektedir. Merrâküşî, II. Hakem’in Kurtuba Ulucamii için kırmızı ve sarı sandal, abanoz, âc gibi ağaçlardan yaptırdığı, tekerlekler üzerinde hareket edebilen bir minberden bahseder.